TEK SUÇLU GAZETECİLER Mİ?

GAZETECİLİK: GERÇEĞİN PEŞİNDE, TOPLUMUN HİZMETİNDE

Gazetecilik sanıldığı kadar kolay ya da herkesin alkışladığı bir meslek değildir. Görevi, topluma doğru bilgiyi ulaştırmaktır. Ama bu bilgi sadece yüzeyde olanla sınırlı kalmaz. Gazeteci, bilgiyi araştırır, kaynağını doğrular, sorgular ve bazen hiç kimsenin duymak istemediği gerçekleri gün yüzüne çıkarır. Çünkü gazetecilik, aynı zamanda bir kamu görevidir; toplum adına soru sorar, görünmeyeni görünür kılar.

Ancak bu gerçekleri ortaya çıkarmak her zaman alkış getirmez. Özellikle yanlış yapanlar, yolsuzlukla çıkar sağlayanlar, gücünü gizlilikten alanlar, gazetecileri susturmak ister. Çünkü gazetecinin sustuğu yerde, karanlık büyür. Doğrunun yerine söylenti geçer, bilginin yerini manipülasyon alır.

Gazeteci, yalnızca duyduklarını yazan biri değildir; sessizliği kıran, sorulmayan soruları soran, perdeyi aralayan kişidir. Ve evet, bu bazılarını rahatsız eder. Çünkü gerçeğin ışığı, karanlıktan beslenenleri kör eder. Bu yüzden gazetecilere düşmanlık bazen mesleki değil, tamamen kişisel çıkar meselesidir.

Gazetecilik; memnun etmek için değil, bilgilendirmek için vardır. Gerçekleri söylemek kolay değildir ama sustuğunda bedelini sadece gazeteci değil, bütün toplum öder.

GAZETECİLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Gazetecilik yalnızca haber yazmak değildir. Gazetecilik; araştırmak, sorgulamak, derinlemesine incelemek, toplumun bilgiye erişim hakkını savunmak demektir. Bir gazeteci, yalnızca olup biteni aktaran değil; görünmeyeni görünür kılan, karanlıkta kalanı aydınlatan kişidir. Görevi, kamuoyuna doğru, doğrulanmış ve tarafsız bilgi ulaştırmaktır.

Bu sorumluluk, sadece kolay sorular sormayı değil, cesaretle rahatsız edici gerçeklerin peşinden gitmeyi de gerektirir. Ve bu da çoğu zaman bazılarını memnun etmez.

GERÇEĞİ SÖYLEMEK HER ZAMAN POPÜLER DEĞİLDİR

Toplum adına konuşan, hakikati araştıran gazeteciler, özellikle yanlış yapanların ya da bir şeylerin gizli kalmasını isteyenlerin hedefi olur. Çünkü gazetecinin ışığı, karanlığa alışanları rahatsız eder.

Yanlış yapanlar, çıkar peşinde koşanlar, hukuksuzluklarını gizlemeye çalışanlar gazetecilerin susmasını ister. Çünkü suskunluk, onların daha rahat hareket etmelerini sağlar. Ama gazetecinin görevi, sessiz kalmak değil; sorumlulukla ve titizlikle araştırmak, bulmak ve topluma anlatmaktır.

ÖZGÜR BASIN: DEMOKRASİNİN YAŞADIĞININ KANITI

Özgür gazetecilik, aynı zamanda demokrasinin yaşadığının bir göstergesidir. Eğer bir ülkede gazeteciler korkmadan soru sorabiliyor, eleştirebiliyor ve halkı bilgilendirebiliyorsa, orada demokrasi gerçekten yaşıyor demektir.

Basının özgür olmadığı yerde halk da özgür değildir. Çünkü halkın doğru bilgiye ulaşamadığı bir ortamda sağlıklı bir kamuoyu oluşamaz. Demokrasinin temeli olan şeffaflık, denetim ve katılım ortadan kalkar. Gazeteciliğin susturulması, sadece bir mesleği değil, toplumun ortak geleceğini hedef alır.

GERÇEK GAZETECİLİK YAPANLARIN ÖDEDİĞİ AĞIR BEDELLER

Gerçekleri yazmak, herkesin yapabileceği bir iş değildir. Hele ki bunu baskı, tehdit ve sansür ortamında yapmaya çalışan gazeteciler için… Ne yazık ki bugün dünyada sadece işini dürüstçe yaptığı için ağır bedeller ödeyen birçok gazeteci var.

Ülkesini terk etmek zorunda kalanlar, cezaevine girenler, işsiz kalanlar hatta ailesiyle birlikte cezalandırılan gazeteciler az değil. Bazıları ömür boyu mesleğinden uzaklaştırılıyor, bazıları ise özgürlüklerinden… Gerçekleri dile getirdikleri için „tehlikeli“ ilan ediliyorlar.

Bu durum, sadece bireysel değil, aynı zamanda sistematik bir baskının göstergesidir. Gerçek gazeteciliğin bedeli bu kadar yüksekse, o ülkede ne kadar demokrasi olduğuna yeniden bakmak gerekir. Çünkü bir gazetecinin susturulduğu yerde, halkın sesi de kısılır.

Ve bu nedenle, sadece gazeteciliği değil, onu hakkıyla yapanların varlığını ve cesaretini de savunmak hepimizin sorumluluğudur.

GAZETECİLİĞİ SUİSTİMAL EDENLER DE VAR

Elbette, gazetecilik gücünü kötüye kullananlar da yok değildir. Mesleğin sağladığı itibarı kişisel ya da politik çıkarlar için kullanan, bilgiyi çarpıtan, sansasyon peşinde koşan ve güveni istismar edenler de gazetecilik kisvesi altında hareket edebiliyor.

Bu kişiler, toplumun medyaya olan güvenini zedeler. Gerçekten işini dürüstlükle yapan gazetecilerin emeği gölgelenir. En büyük tehlike ise, halkın doğru ile manipülasyonu ayırt edemeyecek hale gelmesidir. Bu durum yalnızca bilgi kirliliğine değil, aynı zamanda demokratik çöküşe neden olabilir.

Ancak bu durum, gerçek gazeteciliği ve onun taşıdığı sorumluluğu yok saymayı meşrulaştıramaz. Suistimallerin önüne geçmenin yolu, gazeteciliğin ilke ve etik çerçevede yapılmasını teşvik etmek, eğitimi ve bağımsızlığı güçlendirmektir.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ

Demokrasinin en iyi işlediği yerler, gazetecilerin en özgür çalışabildiği ülkelerdir. Eğer bir ülkede basın ve düşünce özgür değilse, o ülkede demokrasi tam anlamıyla işlemiyor demektir.

Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin hakkı değil; halkın, yani hepimizin hakkıdır. Çünkü ancak doğru bilgilendirilmiş bir toplum, özgür iradesiyle karar verebilir, hakkını savunabilir, sesini duyurabilir. Bu yüzden gazeteciliği savunmak; sadece bir mesleği değil, bir toplumu, bir geleceği savunmaktır.

Gazeteciler sustuğunda, ilk kaybeden gerçek olur. Ardından toplum gelir.